“Güçlüyü değil, hakkı ve haklıyı üstün tutan bir adalet sistemini tesis edeceğiz.”
Dr. M. Ali Fatih Erbakan
Özellikle son yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve yargılama süreçlerinde yaşanan olumsuzluklar, vatandaşların yargı organının adalet dağıtma işlevine duydukları güvenin azalmasına neden olmaktadır. İki yıl süren OHAL süreci sonrasında yüksek yargı organlarında yapılan değişiklikler ve Başkanlık sistemine geçiş için yapılan uyum düzenlemeleri sonucunda, yargı üzerindeki yürütme etkisinin arttığını, yargı kurumlarının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerliliğinin sorgulanır hale geldiğini görüyoruz.
Son dönemde kamuoyuna yansıyan ceza yargılamalarında yaşanan sorunlar, özellikle toplumun vicdanını derinden yaralayan dava süreçlerinde yaşanan belirsizlik ve öngörülemezlikler, toplumun adalet duygusuna zarar vermekte, yargı erkine duyulan güveni ciddi bir şekilde zayıflatmaktadır. Cinayet davaları ile istismar ve tecavüz davalarında uzayan dava süreçleri, mahkeme süreçlerinin olağan seyri ile toplum baskısı üzerine dava sonuçlarında değişikliğe gidilmesi, kimi durumlarda ise dava devam ederken mahkeme heyetinin değiştirilmesi, hamile tutukluların tahliye edilmemesi gibi uygulamalar, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına halel getirmekte, yargı organlarına duyulan güvene onarılması güç zararlar vermektedir.
Mevcut hukuk düzenimiz, suça karşı caydırıcı olmaktan öte, neredeyse teşvik edici bir hale gelmiştir. Suç ve dava istatistiklerinde yıldan yıla yaşanan artışlar, verilen cezalarda yaşanan adaletsizlikler, ateş düşen ocakları söndüremeyen cezalar durumun vahametini özetler niteliktedir. 2020 yılında 1,9 milyon olan suç davası sayısı, 2021 yılında 2,5 milyona ulaşmıştır. Toplam dava sayısı ise 2,8 milyondan 3,3 milyona ulaşmış, sadece 2021 yılında 2,5 milyon dava mahkûmiyetle sonuçlanmıştır. Uyuşturucu kullanımı ve ticareti kapsamında 2020 yılında açılan dava sayısı 315 bin iken, 2021 yılında 423 bine yükselmiştir.
Yeniden Refah iktidarında, adil düzen esaslı bir hukuk sistemini getireceğiz. Bu sistemi oluştururken; kuvvetlinin değil haklı olanın üstün olduğu bir anlayışı benimseyerek; yaşantımıza, inanışımıza, örf ve adet kurallarımıza, objektif ve sübjektif ahlak kurallarımıza, değerlerimize göre hareket edeceğiz.
Yeniden Refah iktidarında, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılması ve birbirinden bağımsız olmasını sağlayacağız. Böylece Yargının, Yönetenler üzerindeki vesayeti ile Yöneticilerin Yargı üzerindeki vesayetine son vereceğiz. Din, dil, ırk, gelir düzeyi ayırt etmeksizin “herkes için hak, herkes için adalet” tesis edecek, milletimizin yargıya olan güveni artıracağız.
Bu yeni hukuk sistemi ile ulaşmak istediğimiz bir diğer hedef ise yargılama ve tutukluluk sürelerini azaltmaktır. Milli Görüş olarak, “geciken adaletin adalet olmadığının” bilincine sahibiz. Yeniden Refah iktidarında “Türk hukuku ağır aksak yürüse de gideceği yere mutlaka varır.” anlayışı terk edilecek; “Türk hukuku gideceği yere hemen varır.” anlayışı hâkim kılınacaktır. Uyuşmazlıkların çözümünde “barışçıl yollar” olarak telakki edilen tahkim ve arabuluculuk uygulaması daha etkin ve verimli hale getirilecektir.
Yeniden Refah iktidarında, milletimize armağan edeceğimiz “Yeni, milli ve yerli bir anayasa” yapılacaktır. Türkiye’de mevcut anayasa 12 Eylül Rejiminin halen daha kalıntılarını bünyesinde barındıran bir anayasa olup, bugüne kadar 20’den fazla kez bir takım rötuşlar yapılmaya çalışılmış, ancak tam manasıyla uygun bir hale getirilememiştir. Türkiye, uluslararası bir kuruluş olan Dünya Adalet Projesi’nin adalet ve hukuk alanındaki değerlendirmelerine göre 138 ülke arasında adalette 117. sırada yer almaktadır. Bu rakamlar, yapılan anayasa değişikliklerine rağmen, Türkiye’de adalet açısından istenilen noktaya gelinemediğinin göstergesidir. Hukuk alanında ilerleme kaydedilemediğinin bir diğer göstergesi ise mevcut hapishanelere ek olarak yapılan yeni hapishanelerdir. Sadece 2021 yılında Adalet Bakanlığı tarafından 39 adet yeni hapishane yapılması söz konusudur. Artık mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasanın getirilmesi gerektiği açıktır. Hakkı üstün tutan, adaleti temel alan bir anayasanın ve bütün toplum kesimlerine, her vatandaşına adil bir şekilde yaklaşacak bir devletin, bir işleyişin ortaya çıkmasına vesile olacak, toplumsal mutabakat ile hazırlanmış yeni bir anayasanın yapılması son derece önemlidir. Milli Görüş olarak, yıllardır ifade ettiğimiz üzere, bu millete, bu güzel ülkeye yeni, yerli, milli ve sivil bir anayasayı iktidarımızda armağan edeceğiz.
Genel bir yaklaşımla, hukuk sistemine olan güveni artırırken, yargı karar sürelerini kısaltırken, ülkemizi yeni, milli ve sivil bir anayasaya kavuştururken, öncelikli olarak çözüme kavuşturmak üzere özellikle üzerine odaklanacağımız meseleler de vardır:
- “Süresiz nafaka mağduriyetinin giderilmesi”,
- “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ayıklanması”,
- “Başıboş sokak köpeklerinin yaşam şartlarının düzenlenmesi”,
- “Sağlıkta şiddet yasasının yeniden düzenlenmesi”,
- “Başta gençlerimizin olmak üzere toplumumuzun genel ve ahlaki yapılarını bozmaya yönelik faaliyetleri olan dernek ve vakıflara yapılan yurtiçi ve yurtiçi desteklerin düzenlenmesi”,
- “Toplumun genel ahlak yapısını bozan LGBT derneklerinin kapatılması”,
- “eğitim sistemimizin milli refleksler göstermesinin önündeki en büyük engellerden olan Fulbright anlaşmasının sonlandırılması”,
- “kamuda ehliyet ve liyakate dayalı bir atama/tayin sisteminin getirilmesi”,
- “aile bütünlüğünü önleyen uygulamaların sonlandırılmasına ilişkin düzenlemeler”,
- “öğretmenlik meslek kanununun hak ve meslek itibarı gözetilerek yeniden düzenlenmesi”,
- “özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaş uygulamasına geçirilmesi”,
- “sosyal medya yasasının yeniden düzenlenmesi”,
gibi düzenlemeleri toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelerek, ortak akılla çözüme kavuşturacağız.
Hukuk alanında yapacağımız düzenlemelerle çözüme kavuşturacağımız en önemli hususlardan biri süresiz nafaka meselesidir. Mevcut durumda, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra eşlerin ödedikleri yoksulluk nafakası süresizdir. Bu husus nafaka alacaklısı bakımından adeta sosyal bir güvenlik gibi garanti teşkil etmekte, nafaka borçlusuna ağır bir yük yüklemekte ve ayrıca evlilik dışı ilişkileri de teşvik etmektedir. Ayrıca hayatının sonuna kadar nafaka ödeyeceğini düşünen çiftler boşanma kararını geciktirmekte ya da ertelemekte, özellikle yaşanan zorlukları gören gençlerimizin evlilik müessesesinden uzaklaşmaları teşvik edilmektedir. Ayrıca huzurun hâkim olmadığı bu tip evlerde, maalesef psikolojik ve sosyolojik sorunları olan çocuklar topluma kazandırılmaktadır. Dolasıyla nafaka süresinin tespit ve tayininde gerekli düzenlemeler, hak ve adalet ekseninde yapılacaktır. Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir. Nafaka miktarının tespitinde, boşanacak eşlerin yaşı, iş ve gelir durumları, müşterek çocuk olup olmadığı, eğitim seviyesi gibi bazı objektif kriterlerden istifade edilecektir. Nafakasını alamayan veya nafaka süresi dolduğu halde geçim derdi yaşayan ihtiyaç sahibi eşlere destek olmak üzere devlet yardımı ve istihdam mekanizmaları devreye alınacaktır.
Yeniden Refah iktidarında, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ve Medeni Kanundaki uzantılarının ayıklanmasını sağlamak olacaktır. Kadının beyanının esas alınmasında delil veya tanık şartı getirilecektir. Kanunlar tabiatı gereği önleyici değil caydırıcıdır. Suç olmadan ceza vererek suçun önlendiğini iddia eden anlayış hukukun en temel ilkelerinden olan ve masumiyet karinesi olarak bilinen “kusur olmadan ceza olmaz” ilkesine yani Anayasamızın 38. maddesindeki “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” kanununa açıkça aykırıdır. Ayrıca bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesindeki “kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” hükmüyle de çelişmektedir. Kadın ve erkek için hak ayrı arı aranmaz, hak insan için aranır.
Yeniden Refah iktidarında, hayvan haklarına yönelik düzenlemeler de yapacağız. Eşref-i mahlûk olan bizler, Yüce Allah’ın bizlere emanet etmiş olduğu hayvanlara gerekli dikkati, özeni ve ilgiyi göstermek durumundayız. Hayvana yönelik şiddeti, inancımız ve emanete göstereceğimiz özenle koruma altına alacağız. Hiçbir canlıya, hak etmediği bir muamelenin yapılmasına asla izin veremeyiz. Bu hususta hayvan haklarını korumak üzere gerekli yasal çerçeveyi inancımız ve değerlerimiz çerçevesinde oluşturacağız. Bu düzenlemeleri yaparken, milletimizin kâbusu haline dönüşmüş olan, ölüm ve yaralanmalara sebebiyet veren başıboş sokak köpekleri sorununu da çözüme kavuşturacağız.
Başıboş sokak köpeklerine zarar verilmeden, itlaf edilmeden şehirlerimizden uzaklaştırılmalarını sağlayacak ve yaradılışlarına ve tabiatlarına uygun şekilde, rahatlıkla yaşamlarını sürdürebilecekleri barınaklara kavuşmalarını sağlayacağız. Hayvan severlerin talep etmeleri halinde, belirli bir eğitimin ardından oluşturduğumuz barınaklarda istihdam edilmelerini sağlayacak, böylece sürekli olarak hayvanlarımızın şefkat dolu bir ortamda yaşamalarını sağlayacağız. Bu sorunun sadece barınaklarla çözüme kavuşturulamayacağını da çok iyi biliyoruz. Bu sorunu kökünden çözmek üzere, köpek ticareti, köpek sahiplenme, sahiplenilen köpeği terk etme hususlarında yasal çerçeve oluşturacağız. Köpek sahiplenme sürecini psikolojik testler ve ruhsatlandırma gibi ön koşullara bağlayacağız. Sokak köpeklerini sahiplenen vatandaşlarımıza su ve elektrik faturalarında indirim yapılması, emlak, çevre ve temizlik vergilerinde belirli oranlarda muafiyet getirilmesi gibi teşvik edici uygulamalar getireceğiz. Köpeklerini terk eden vatandaşlarımıza ise para cezası ve düzenli vergilendirme getireceğiz.
Toplumumuz içerisinde “Yeni Sosyal Medya Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile internet haber sitelerinin 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması öngörülmektedir. Yalan haberlere, basın etiğine aykırı eylemlerden önemli mağduriyetlerin yaşanması söz konusudur. Ancak başta kıymetli basın emekçilerimiz olmak üzere, sosyal medyayı kullanan her kesim Yeni Sosyal Medya Yasası’nın hatalı olduğunda hemfikir olmuş durumdadır.
Bu amaçla, Yeniden Refah iktidarında, Yeni Sosyal Medya Yasası’nı basın ifade özgürlüğünü koruyacak şekilde güncelleyeceğiz. Bu Kanunu, özellikle gençlerimizi ifsat eden, onları intihara, uyuşturucuya, eşcinselliğe, şiddete ve çeşitli sapkınlıklara özendiren, dijital medya üzerinden toplumumuzu bağımlı hale getirmeyi amaçlayan türlü sosyal medya platformundan korumak üzere yeniden ele alarak düzenleyeceğiz. Sosyal medyadan etkilenerek; deizm, ateizm, uyuşturucu, cinsiyet karmaşası gibi yanlışlara itilen, intihara, eşcinselliğe, cinsiyet değiştirmeye, alternatif aile arayışlarına giren gençlerimizi bu ifsat projelerinden, Irkçı Emperyalizmin ve Siyonizmin pençesinden kurtaracağız.
Basın etiği çerçevesinde kalarak, medyamızı daha özgür bir hale getireceğiz. Nispeten daha küçük yayın kuruluşlarını desteklemek üzere, küçük gazetelerimizin menfaatine devlet olarak dağıtım birimi kuracak ve dağıtım tröst oluşumlarının önüne geçeceğiz. Bu çalışmamızla ülkemize son derece faydalı işler yapan tüm gazetelerin daha müreffeh bir şekilde ayakta kalmalarını sağlayacağız.
Yeniden Refah iktidarın, başta LGBT dernekleri olmak üzere, toplumumuzu ahlaken çökertmeye yönelik dernek ve vakıfları kapatacağız. Yurtdışından dernek ve vakıflara aktarılan mali kaynakları kontrol ve denetim altına alacağız. Eşcinsellikle ilgili psikolojik destek veren rehabilitasyon merkezlerini kuracak ve evlatlarımızı bu çukurdan çekip kurtaracağız.